OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

  Obsesif kompulsif bozukluğun (OKB) temel özelliği kişide belirgin sıkıntıya yol açacak düzeyde şiddetli, tekrarlayan obsesyon ve kompülsiyon belirtileridir. Obsesyon ve kompülsiyonlar zaman alıcıdır ve kişinin alışılmış düzenini, mesleki işlevlerini, sosyal etkinliklerini ve ilişkilerini önemli ölçüde etkiler. OKB’de obsesyonlar, kompülsiyonlar veya her ikisi birden olabilir.

  - Obsesyonlar yineleyici, istemdışı, kişinin kendi zihninin ürünü olan, benliği rahatsız edici nitelikte (ego-distonik) olduğu için kişinin zihninden uzaklaştırmaya çalıştığı fakat aksine zihin alanını işgal eden, ısrarlı ve zorlayıcı her türlü düşünce, dürtü ya da imgeler olarak tanımlanmıştır. Obsesyonlar hastalar tarafından “takıntı, saplantı, evham ya da vesvese” gibi terimlerle ifade edilmektedir. Eski dilde musallat olarak geçer.

  - Kompulsiyonlar ise; kişinin obsesyonlarına yanıt olarak ya da belirli kurallara göre gerçekleştirmek zorunda olduğunu hissettiği, yineleyici törensel davranışlar veya zihinsel eylemlerdir. Anksiyeteyi azaltmayı, bazı korkulan olayları ve durumları engellemeyi amaçlayan bu törensel eylemler, kişi tarafından aşırı ya da mantıksız olarak algılanmaktadır. Obsesyonlar genellikle bir tehdit, kompulsiyonlar ise bu tehdide karşı bir tedbir niteliğindedir.

  OKB’ nin yaşam boyu görülme sıklığı %2-3 olup, kadınlarda erkeklerden hafifçe yüksek olduğu belirtilmektedir. Başlangıç yaşı ortalama erkeklerde 20 yaş, kadınlarda 25 yaşları olmakla birlikte olguların üçte biri 5-15 yaşları arasında başlamaktadır.

  OKB’ nin etyolojisinde biyolojik unsurlarla ilgili çalışmalar giderek artmaktadır. OKB’de yapılan ikiz ve aile çalışmaları etyolojide genetiğin de rolü olduğunu göstermektedir. OKB’si olan çocukların birinci derece akrabalarında % 20-25 oranında OKB bulunduğu ve obsesyonların kompulsiyonlara göre daha fazla geçiş gösterdiği bildirilmiştir. Tek yumurta ikizlerinde OKB sıklığı %75, çift yumurta ikizlerinde %30’dur. Psikoanalitik kuram, obsesif kompulsif nevrozları, psişik aygıtın savunma amaçlı anal- sadistik evreye gerilemesine bağlar.

  Epidemiyolojik verilere göre hastaların yaklaşık % 40’ında sadece obsesyon, % 30’unda sadece kompulsiyon, % 30’unda her ikisi bulunmaktadır. Klinik serilerde ise hem obsesyon, hem de kompulsiyonu olan hastalar % 75’ten fazladır. Bu gruptaki hastaların yardım arayışı fazladır. Sıklık sırasına göre bulaşma (% 50), kuşku (% 40), somatik (%30), düzenlilik (% 30), agresif (% 30), cinsel (% 25) ve dini konularda (% 10) obsesyonlar görülmektedir.

  Kompulsiyonlar ise kontrol etme (% 60) , yıkama (% 50) , sayma (% 35), sorma / itiraf etme ihtiyacı (% 35), simetri ve düzen (% 30), biriktirme (% 20) şeklindedir.

  OKB hastalarının yarısından fazlasında belirtiler aniden başlar. Hastaların % 50-70’inde belirtiler stres yaratıcı bir olaydan sonra ortaya çıkmaktadır. Hastaların belirtilerin ortaya çıkmasıyla tedavi başvurusu arasında 5-10 yıl gecikme olmaktadır. Seyir çoğu zaman süregen ve uzundur.

  OKB tedavisinde ilaçlar ve bilişsel davranışçı tedavi özellikle ve birlikte uygulandığında etkindir. Tedavide kullanılan ilaçların başında, serotonin geri alım inhibitörleri(SGİ) gelmektedir. OKB tedavisinde kullanılan antidepresan ilaç dozları depresyon ve diğer anksiyete bozukluğu hastalarına göre daha yüksek ve tedavi süreleri daha uzundur. Bilişsel davranışçı tedavide yaşayarak alıştırma ve yanıtı ertelemenin birlikte kullanılması oldukça etkilidir. OKB de psikanaliz ve psikanalitik yönelimli psikoterapi uzun vadeli seçeneklerdir.