DEPRESYON
Keyifsiz, çökkün ve mutsuz hissetmenin ötesinde depresyon uzun süren, kişiler arası ilişkileri ve mesleki işlevselliği etkileyen önemli bir ruh sağlığı sorunudur. Temel özellikleri arasında elem, keder, karamsarlık ve umutsuzluk duyguları, zevk alamama, enerji azlığı, ilgi ve istek kaybı, zihinsel ve bedensel yavaşlama, iştah ve uyku düzensizlikleri gibi belirtiler yer alır.
Depresyon çok etkenli bir rahatsızlıktır. Serotonerjik işlev yetersizliği depresyon biyokimyasında temel bozukluktur. Bastırılmış saldırgan dürtülerin egoya yönelmesi, olumsuz benlik algısı, bilişsel çarpıtmalar, öğrenilmiş çaresizlik ve umutsuzluk depresyonda psikososyal görüşlerdir.
Major Depresyonun, yaşam boyu görülme sıklığı, kadınlarda % 10-25, erkeklerde %5-12 arasındadır. Ortalama başlangıç yaşı 27’dir. Ergenlik sonrasında yaşla birlikte kadınlarda görülme sıklığı artar. İnme, Alzeimer hastalığı, Parkinson hastalığı, diyabet, koroner arter hastalığı ve kanser hastalarında depresyon görülme sıklığı yüksektir.
Erken yaşta başlangıç, ilk atağın uzun sürmesi ve şiddetli olması, psikotik belirtilerin varlığı, yetersiz doz ve süre tedavi edilmesi, sık hastaneye yatış, eşlik eden bedensel ve ruhsal hastalıkların varlığı, stres etkenlerinin fazlalığı, ailede duygudurum bozukluğu varlığı ve düşük işlevsellik depresyonun seyrini olumsuz etkiler.
Depresyonun ilaçla tedavisinde antidepresan ilaçlar esastır. Ayrıca antipsikotik ve anksiyolitikler hastalığın belirti grubu ve seyrine göre seçenek oluşturur. Bilişsel davranışçı terapi depresyonda tek başına ve ilaçlarla birlikte etkilidir. Psikanalitik psikoterapi bir diğer seçenektir. Depresyonda EKT, akut dönemde intihar riski olan ya da katatonik hatalarda uygulanır. Tedavi edilmeyen depresyonların yineleme oranı yüksektir.